4 Eylül 2012 Salı

Sermaye Artırım Avansı Kavramı

Sermaye Artırım Avansı Kavramı


Onur TEMİZYÜREK*

Yaklaşım

* Hesap Uzmanı



26 Ekim 2010



Sermaye artırım avansı literatürde, ortakların ilerleyen zamanlarda yapılacak olan bedelli bir sermaye artışı sonucunda doğacak olan sermaye taahhüdü borçlarına mukabil ortağı oldukları şirkete aktardıkları kaynaklar olarak tanımlanmaktadır. Sermaye artırımının gerçekleştirilmesi ile birlikte, söz konusu avans sermaye taahhüdüne mahsup edilmektedir.

I- GİRİŞ

Sermaye artırım avansı kavramının hukuki bir tanımı yoktur. Ne vergi kanunlarımızda ne de 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda (TTK) sermaye artırım avansı adı altında bir müessese düzenlenmiştir. Dolayısıyla bu kavrama bağlanan özel bir hukuki sonuç da mevcut değildir. Öte yandan gerek TTK'da gerekse vergi kanunlarımızda sermaye artırım avansı verilmesinin önünde engel teşkil eden bir hüküm de yoktur. Dolayısıyla firmaların ilerde doğacak sermaye taahhüt borcuna karşılık ortağı oldukları firmalara önceden avans vermeleri mümkündür.

Çalışmamızda sermaye şirketlerinin ortak oldukları şirketlere aktardıkları kaynakların hangi şartlar altında sermaye artırım avansı olarak nitelendirilebileceği ve bahse konu kaynakların sermaye artırım avansı olarak nitelendirilmesi ya da nitelendirilmemesi durumunda ortaya çıkacak vergisel sonuçlar irdelenecektir.

II- SERMAYE ARTIRIM AVANSI KAVRAMINA İLİŞKİN BİR DANIŞTAY KARARI

Sermaye artırım avansı adı altında bir düzenleme mevzuatımızda yer almamasına rağmen Danıştay 4. Dairesi'nin, Kararı'nda(1) sermaye artırım avansı uygulamasına ilişkin bazı belirlemeler yapılmıştır. Söz konusu Karar'ın bazı bölümleri aşağıdaki gibidir;

'Tarhiyata dayanak alınan inceleme raporunda, aynı holding bünyesinde yer alan ve davacı holdingin en büyük hissedarı durumunda bulunduğu bağlı ortaklığı ... Anonim Şirketine 1995 yılı içinde aralıklı olmak üzere toplam 29.500.000.000 lira sermaye artırım avansı adı altında para verdiği ve 'Bağlı Ortaklıklardan Alacaklar' hesabında izlediği bu hesabın alacaklı ve borçlu tutarları üzerinden davacı şirketin herhangi bir faiz ve komisyon hesaplamadığı, ... Anonim Şirketi ise 08.12.1995 tarihli genel kurul kararıyla verilen sermaye artırımı nedeniyle davacı şirketin hissesi oranında taahhütte bulunduğu ve taahhüdünün tamamını 25.12.1995 tarihinde ... Anonim Şirketine nakden ödediği, dolayısıyla davacı şirket tarafından ... Anonim Şirketine yıl içinde verilen yüksek tutarlardaki paraların sermaye artırımı değil borç olduğu, zira 'Bağlı Ortaklıklardan Alacaklar' hesabı adı altında verilen paraların ... Anonim Şirketi tarafından 25.12.1995 ve 29.12.1995 tarihlerinde davacı şirkete nakden geri ödendiği, ... Anonim Şirketinin faaliyeti itibarıyla nakit ihtiyacının yüksek olduğu ve ortakların da aynı olması nedeniyle davacı şirketin örtülü kazanç dağıtımı yaptığı kabul edilerek paraların geri ödeme tarihlerine göre Merkez Bankası'nın ihtilaflı yılda kısa vadeli borçlara uyguladığı faiz oranı dikkate alınarak matrah farkı saptanmıştır.

Davacı Anonim Şirketin sermayesinin % 100 ün ... ailesine ait olduğu, sermaye artırım avansı olarak paraların verilmesi ve alınması işlemlerinin davacı şirket ve ... Anonim Şirketi yönetim kurullarında karara bağlandığı, bağlı şirketlerin sermaye ihtiyaçlarının karşılanması için 4 ortak tarafından davacı şirkete verilen paraların ortaklar cari hesabında izlendiği, davacı holdingin grup içi şirketlerde fon ve nakit akışının takibi için tüm nakit işlemlerinin kasa hesabından geçirilerek ... Anonim Şirketinin yıl içinde yapacağı sermaye artırımında kullanılmak üzere avans verdiği, bu avansların 31.12.1995 tarihinden önce sermaye artırımı ile kapatıldığı, dolayısıyla yapılan bu işlemlerin borç para verme değil sermaye artırım avansı verme işlemi olduğu anlaşılmaktadır.

İnceleme elemanı şirketin hesaplarının işleyişinden Holdingin ... Anonim Şirketine sermaye artırımı için taahhüdüne düşen kısmı yeniden ödemiş ve aynı gün içinde daha önce yıl içinde verdiği avansları geri almış gibi işlem yapılan kayıtlar nedeniyle verilen paranın borç verme işlemi olduğunu gösterdiğini ileri sürmekte ise de, kayıtların bu şekilde yapılmasının verilen paranın yönetim kurulu kararlarında belirtilen ve muhasebe kayıtlarında açıkça gösterilen 'Bağlı Ortaklıklardan Alacaklar' hesabının verilen sermaye avansları olması gerçeğini değiştirmemektedir.

Bu durumda, olayın örtülü kazanç dağıtımı olarak nitelendirilerek yapılan tarhiyatın onanmasında isabet görülmemiştir.'

Mezkur Karar'dan da anlaşılacağı üzere davacı şirketin ortağı olduğu şirkete sermaye avansı olarak verdiği paralar aynı yıl içerisinde sermayeye ilave edilmiştir. Ayrıca aktarılan kaynağın hem davacı şirket hem de parayı kullanan şirket yönetim kurullarında sermaye artırım avansı olarak gönderildiği ve alındığı karara bağlanmıştır.

III- SERMAYE ARTIRIM AVANSI VE ÖRTÜLÜ KAZANÇ İLİŞKİSİ

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 13. maddesi uyarınca kurumların ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen fiyat ya da bedeller üzerinden ödünç para alıp vermesi transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı olarak nitelendirilmektedir.

Bir kurumun ilişkili olduğu kişi ya da kişilere herhangi bir menfaat temin etmeksizin kullandırdığı nakit kaynaklar nedeniyle transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı eleştirisine muhatap olması için kullandırılan nakit kaynağın borç mahiyetinde olması gerekmektedir.

Bu noktada sermaye artırım avansı olarak aktarılan kaynakların borç olarak mı yoksa sermayenin bir unsuru olarak mı değerlendirilmesi gerektiği hususu gündeme gelmektedir. Bilindiği üzere TTK'nın 470. maddesi hükmü uyarınca esas sermaye için faiz ödenmez, ayrıca 5520 sayılı KVK'nın 11/1-a maddesi uyarınca öz sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faizlerin kurum kazancından indirimi mümkün değildir. Dolayısıyla bir kurum tarafından ilişkili olduğu diğer bir kuruma aktarılan kaynaklar sermaye artırım avansı ve dolayısıyla sermayenin bir unsuru olarak kabul edilirse söz konusu kaynaklar üzerinden faiz hesaplanmayacaktır.

Çalışmamızın önceki bölümünde belirtildiği üzere nakit kaynağı aktaran ve kullanan şirketlerin yönetim kurullarında sermaye avansı olarak verildiği ve alındığı karara bağlanan ve aynı yıl içinde kullanan şirket tarafından sermayeye ilave olunan nakit kaynaklar, Danıştay 4. Dairesi'nin Kararı'nda(2) sermaye avansı olarak kabul edilmiş ve söz konusu tutarların bedelsiz olarak kullandırıldığı ve bu nedenle örtülü kazanç dağıtımına konu olduğu gerekçesiyle yapılan tarhiyat bozulmuştur.

Sermaye artırım avansı adı altında bir düzenlemenin mevzuatımızda yer almamasına rağmen Danıştay 4. Dairesi'nin ilgili kararında sermaye avansı uygulamasının kabul görmesi ve mevzuatımızda sermaye artırım avansı verilmesinin önünde bir engel bulunmaması nedeniyle sermaye artırım avansı olarak aktarılan kaynakların hangi süre içerisinde söz konusu kaynağın aktarıldığı şirket tarafından sermayeye ilave edileceği hususu önem taşımaktadır. Sermaye artırım avansı adı altında aktarılan kaynağın uzun bir süre ya da süresiz olarak sermayeye eklenmeden kalabileceğinin kabulü halinde 5520 sayılı KVK'da yer alan 'Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç' müessesesi işlevsiz kalacaktır. Ortaklık ilişkisi olan şirketlere borç para veren şirketler aktarılan kaynağın sermaye avansı olduğu, sıradan bir borç olarak değerlendirilmediği ve bu nedenle söz konusu alacaklara faiz tahakkuk ettirilmediği savında bulunacaktır. Öte yandan sermaye avansı olarak bir şirkete aktarılan kaynakların, sermaye artırım prosedürleri tamamlanarak hangi süre içinde tescilli sermayeye dönüştürülmesinin zorunlu olduğuna dair bir düzenleme meri mevzuatımızda yer almamaktadır.

Fakat 17.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ile yürürlükten kaldırılan 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu çerçevesinde yayımlanan 07.06.1995 tarih ve 95/6990 sayılı Kararnamenin Eki olan Yabancı Sermaye Çerçeve Kararı hakkında yayımlanan 3 sayılı Tebliğle değişik 2 sayılı Tebliğ'in 'Sermaye artışı' başlıklı 6. maddesi bu konuda bir fikir sunmaktadır. Söz konusu maddede 'Mevcut yabancı sermayeli kuruluşların, ileri bir tarihte yapacakları sermaye artışı için, yabancı ortaklardan sermaye avansı kabul etmeleri serbesttir. .... Sermaye avanslarının, döviz hesabına alacak kaydedildiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde sermaye olarak tescil edilmesi zorunludur. Sermaye artışından vazgeçilmesi ya da başka bir nedenle yabancı ortağa iade edilen veya 1 yıllık süre içerisinde sermaye olarak tescil ettirilmeyen avanslar, döviz tevdiat hesabına alacak kaydedildiği tarihten geçerli olmak üzere, yurt dışından sağlanan kredi olarak addolunur ve ilgili mevzuatın genel hükümleri çerçevesinde işlem görür.' ifadeleri yer almakta idi. Ayrıca T.C. Merkez Bankası Kambiyo Mevzuatı Müdürlüğü'nün, 02.01.2002 tarih ve 2002/YB-1 sayılı Genelgesi'nde; 'Mevcut bir şirkete yabancı sermaye artış bedeli veya sermaye avansı olarak gelen bedellerin, Türk Lirası mevduat veya döviz tevdiat hesabına alacak kaydedildiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde sermaye olarak tescil edilmemesi halinde; şirket tarafından kullanılıp kullanılmadığına bakılmaksızın, yurt dışından sağlanan kredi olarak nitelendirilmesi ve ilgili mevzuatın genel hükümleri çerçevesinde işlem görmesi; kredi kullanım tarihi olarak bu bedellerin Türk Lirası mevduat veya döviz tevdiat hesabına alacak kaydedildiği tarihin esas alınması' gerektiği ifade edilmiş fakat Hazine Müsteşarlığı tarafından 10 Ocak 2008 tarihli olarak yayımlanan Genel Yazı'ya istinaden değişen 21.02.2008 tarih ve 2008/YB-5 sayılı TCMB Genelgesi ile yabancı ortaklardan alınan sermaye avansının sermaye olarak tescil edilmesi için bir yıllık zorunlu süre kaldırılmıştır.

Yukarıda yer alan hükümler her ne kadar yabancı ortaklı firmaların bu ortaklardan temin ettikleri sermaye avansına ilişkin olsa da yerli ortaklı firmaların ortaklarının söz konusu firmalara sermaye artırım avansı olarak aktardıkları kaynakların sermaye olarak tescil edilmesi gereken sürenin (makul süre) bir yıl olması gerektiği ve bu süre içerisinde sermayeye ilave edilen tutarlara faiz tahakkuk ettirilmemesi nedeniyle örtülü kazanç dağıtımı eleştirisi yapılamayacağını, aktarılan kaynağın sermaye gibi değerlenmesi gerektiğini savunan görüşler mevcuttur.

TK'nın 140. maddesi uyarınca her ortak usulüne göre tanzim ve imza edilmiş şirket mukavelesiyle koymayı taahhüt eylediği sermayeden dolayı şirkete karşı borçludur. Mezkur Kanun'un 279. maddesine göre ise, şirket esas sermayesinin miktarı ile her payın itibari kıymeti ve sermayenin ödenme suret ve şartlarının ana sözleşmede gösterilmesi şarttır. Bir kimse sermaye koymadan şirkete hissedar olamaz, bu borçtan hiçbir ortak müstesna kılınamaz. TTK'nın 388. maddesine göre, pay sahiplerinin taahhütlerinin artırılmasına ilişkin kararların oybirliği ile alınması şarttır. Taahhüt edilen sermayenin ödenmesi veya ayın sermayenin getirilmesi ile hissedarın şirkete karşı olan borcu sona erer. Anonim şirketlerde ortakların sorumluluğu taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlandırılmıştır. Bundan dolayıdır ki Kanun'da sermaye borcunun muhakkak yerine getirilmesini temine yönelik hükümler vardır. Sermaye koyma borcunu zamanında yerine getirmeyen ortak başkaca bir ihtara lüzum kalmaksızın mütemerrit olur (TTK md. 406 ve 407)

Bilindiği üzere sermaye artırımı işlemi (özellikle halka açık olan sermaye şirketlerinde) uzun bir prosedür gerektirmektedir. Ayrıca sermaye artırımına ilişkin ana sözleşme değişikliklerinde özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere önceki sermayenin tamamının ödendiği ve arttırılan sermayenin tamamının muvazaadan ari şekilde tamamen taahhüt edildiği ve nakdi sermayenin 1/4'ünün ödendiği veya sermaye artırımının tescil tarihinden itibaren en geç üç ay, kalan sermayenin ise, en geç üç yıl içerisinde ödeneceğinin belirtilmesi ve sermaye taahhüdünde bulunanların da bu yükümlülükleri zamanında yerine getirmesi gerekmektedir.

Görüldüğü üzere sermaye şirketlerinin ortakları için sermaye koyma borcu çok önemli bir yükümlülüktür. Ayrıca sermaye artırımı işlemi belirli bir prosedür gerektirmekte ve sermaye artırımında taahhüt edilen tutarlarında ortaklarca belirli sürelerde ödenmesi gerekmektedir. Fakat iktisadi hayatın işleyişi gereği bir sermaye şirketinin acil olarak sermayeye ihtiyacı olması durumunda sermaye artırımı için gereken prosedür ertelenerek ve nakit kaynakları, bulunacağı sermaye taahhüdünü ödemeye uygun olmayan diğer ortaklar yükümlülük altına sokulmadan bir veya birkaç ortak tarafından makul bir süre içinde yapılacak sermaye artırımına mahsuben avans verilmesi ve söz konusu tutarlara faiz tahakkuk ettirilmemesi durumu Vergi Usul Kanunu'nun 3/B maddesinde yer alan 'Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.' hükmü gereğince transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı yönünden eleştiri konusu yapılmayabilir.

Öte yandan şunu unutmamak gerekir ki; daha önce de belirtildiği üzere meri mevzuatımızda sermaye artırım avansı adı altında bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla bir şirketin ortağı olduğu başka bir şirkete sermaye artırım avansı olarak aktardığı kaynaklar mukabilinde herhangi bir menfaat elde etmemesi durumunun transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı yönünden eleştirilmesi önünde herhangi bir engel yoktur. Sonuç olarak aktarılan kaynağın görünürdeki mahiyeti bir borç verme işlemidir. Fakat örtülü kazanç eleştirisi sonucu yapılan tarhiyatın ihtilaf konusu olması ve yargıya taşınması halinde, çalışmamızın önceki bölümlerinde yer verilen Danıştay 4. Dairesi'nin ilgili kararında belirtildiği üzere aktarılan kaynağın söz konusu şirketlerin yönetim kurulları tarafından sermaye artırım avansı olarak alındığının ve verildiğinin karara bağlanmış olması ve makul bir süre içerisinde sermayeye ilave edilmiş olması durumunda yapılan tarhiyatın ilgili mahkeme tarafından onanmaması kuvvetle muhtemeldir.

IV- SONUÇ

Sermaye artırım avansı kavramının hukuki bir tanımı olmamakla beraber literatürde ortakların ilerleyen zamanlarda yapılacak olan bedelli bir sermaye artışı sonucunda doğacak sermaye taahhüdü borçlarına mukabil ortağı oldukları şirkete aktardıkları kaynaklar olarak tanımlanmaktadır. Aktarılan kaynağın sermaye artırım avansı olarak nitelendirilebilmesi için şu koşulların sağlanması gerekmektedir;

● Kaynak aktarımında bulunan ve aktarılan kaynağı kullanan şirketlerin yönetim kurullarında söz konusu kaynağın sermaye artırım avansı olarak verildiği ve alındığı hususunun kaynak aktarılmadan önce karara bağlanması,

● Aktarılan kaynağın makul bir süre içerisinde sermayeye ilave edilmesi.

Ortaklık ilişkisi bulunan şirketler arasında yukarıdaki koşulları sağlamak suretiyle aktarılan kaynakların sıradan bir borç olarak değil de sermayenin bir cüzü olarak değerlendirilmesi ve bu nedenle söz konusu işleme ilişkin herhangi bir menfaat temin edilmemesi hususunun transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı yönünden eleştirilmemesi gerektiği yönünde görüşler mevcuttur. Danıştay 4. Dairesi'nin Kararı(3) da bu görüşleri destekler niteliktedir.

Fakat meri mevzuatımızda sermaye artırım avansı adı altında bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla ortaklık ilişkisi bulunan şirketler arasında yukarıdaki koşulları sağlamak suretiyle aktarılan kaynaklar mukabilinde herhangi bir menfaat temin edilmemesi hususunun transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı yönünden eleştirilmesi önünde herhangi bir engel yoktur. Sonuç olarak aktarılan kaynağın görünürdeki mahiyeti bir borç verme işlemidir ve kaynağı kullanan açısından bir finansman kaynağıdır.

Kanaatimizce Vergi Usul Kanunu'nun 3/B maddesinde yer alan 'Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.' hükmü gereğince ortaklık ilişkisi bulunan şirketler arasında sermaye artırım avansı olarak aktarılan kaynakların gerçekten bu mahiyette olup olmadığının araştırılması ve söz konusu kaynakların acil sermaye ihtiyacı nedeniyle sermaye artırım avansı olarak aktarıldığı hususun ikna edici donelerle (sermaye artırım avansına ilişkin yönetim kurulu kararları ve aktarılan kaynağın uygun bir sürede sermayeye ilave edilmesi) ispat edilmesi halinde aktarılan kaynağın sıradan bir borç olarak değerlendirilmemesi gerekmektedir(4).

Onur TEMİZYÜREK*

Yaklaşım

* Hesap Uzmanı

(1) Dn. 4. D.'nin, 04.11.1998 tarih ve E. 1998/2191, K.1998/3909 sayılı Kararı.

(2) Dn. 4. D.'nin, 04.11.1998 tarih ve E. 1998/2191, K.1998/3909 sayılı Kararı.

(3) Dn. 4. D.'nin, 04.11.1998 tarih ve E. 1998/2191, K.1998/3909 sayılı Kararı.

(4) Erdoğan SAĞLAM, 'Sermaye Artırım Avansı', Vergi Dünyası, Kasım 2002.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder