14 Aralık 2012 Cuma

Elektronik Fatura Kullanma ve Elektronik Defter Tutma Zorunluluğu-Tebliğ Gİ 2012 – 61 -Resmi Gazete Tarihi 14/12/2012

421 SIRA NO'LU VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ




Resmi Gazete No 28497

Resmi Gazete Tarihi 14/12/2012

Kapsam



1. Giriş



1.1. Elektronik fatura kullanımına ilişkin usul ve esasları belirleyen ve 5/3/2010 tarihli ve 27512 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 397) ile anonim ve limited şirketlerin elektronik fatura oluşturmalarına, alıcısına iletmelerine, muhafaza ve istenildiğinde ibraz etmelerine izin verilmiştir. 28/6/2012tarihli ve 28337 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 397 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Genel Tebliği (Sıra No: 416) ile de 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 232 ncimaddesi kapsamında fatura düzenlemek zorunda olan mükelleflere elektronik fatura uygulamasından yararlanma hakkı tanınmıştır.



1.2. Diğer taraftan, 13/12/2011 tarihli ve 28141 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Elektronik Defter Genel Tebliği (Sıra No:1) ile Vergi Usul Kanunu kapsamında tutulması zorunlu olan defterlerden www.edefter.gov.tr internet adresinde format ve standardı yayımlanan defterlerin elektronik ortamda oluşturulmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenerek elektronik defter kullanımına izin verilmiştir.



1.3. Mükelleflerin vergi kanunlarına uyumlarının artırılması ile kayıt dışılığın izlenerek önlenmesi amacıyla, elektronik fatura kullanma ve elektronik defter tutma zorunluluğu getirilmesi bu Tebliğin konusunu teşkil etmektedir.



2. Yetki



2.1. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının 1 inci bendinde, Maliye Bakanlığının mükellef ve meslek grupları itibarıyla muhasebe usul ve esaslarını tespit etmeye, aynı Kanuna göre tutulmakta olan defter ve belgeler ile bunlara ilaveten tutulmasını veya düzenlenmesini uygun gördüğü defter ve belgelerin mahiyet, şekil ve ihtiva etmesi zorunlu bilgileri belirlemeye, bunlarda değişiklik yapmaya; bedeli karşılığında basıp dağıtmaya veya üçüncü kişilere bastırıp dağıtmaya veya dağıttırmaya, bunların kayıtlarını tutturmaya, bu defter ve belgelere tasdik, muhafaza ve ibraz zorunluluğu getirmeye veya kaldırmaya, yine aynı Kanuna göre tutulacak defter ve düzenlenecek belgelerin tutulması ve düzenlenmesi zorunluluğunu kaldırmaya yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.



2.2. Vergi Usul Kanununun mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü bendinde Maliye Bakanlığının, tutulması ve düzenlenmesi zorunlu defter, kayıt ve belgelerin mikro film, mikro fiş veya elektronik bilgi ve kayıt araçlarıyla yapılması veya bu kayıt ortamlarında saklanması hususunda izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, bu şekilde tutulacak defter ve kayıtların kopyalarının Maliye Bakanlığında veya muhafaza etmekle görevlendireceği kurumlarda saklanması zorunluluğu getirmeye, bu konuda uygulama usul ve esaslarını belirlemeye yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.



2.3. Öte yandan aynı Kanunun mükerrer 242 nci maddesinin ikinci fıkrası ile Maliye Bakanlığı; elektronik defter, kayıt ve belgelerin oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafazası ve ibrazı ile defter ve belgelerin elektronik ortamda tutulması ve düzenlenmesi uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye, elektronik ortamda tutulmasına ve düzenlenmesine izin verilen defter ve belgelerde yer alması gereken bilgileri internet de dâhil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında Maliye Bakanlığına veya Maliye Bakanlığının gözetim ve denetimine tâbi olup, kuruluşu, faaliyetleri, çalışma ve denetim esasları Bakanlar Kurulunca çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenecek olan özel hukuk tüzel kişiliğini haiz bir şirkete aktarma zorunluluğu getirmeye, bilgi aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, aynı Kanun kapsamına giren işlemlerde elektronik imza kullanım usul ve esaslarını düzenlemeye ve denetlemeye yetkili kılınmıştır. Söz konusu fıkrada ayrıca, Vergi Usul Kanunu ve diğer vergi kanunlarında defter, kayıt ve belgelere ilişkin olarak yer alan hükümlerin elektronik defter, kayıt ve belgeler için de geçerli olduğu; Maliye Bakanlığının, elektronik defter, belge ve kayıtlar için diğer defter, belge ve kayıtlara ilişkin usul ve esaslardan farklı usul ve esaslar belirlemeye yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.



3. Elektronik Defter ve Elektronik Fatura Zorunluluğu



3.1. Kapsama Giren Mükellefler



3.1.1. Yukarıda yer verilen yetkilere istinaden Bakanlığımızca aşağıda sayılan mükellef gruplarına elektronik defter tutma ve elektronik fatura uygulamasına dâhil olma zorunluluğu getirilmiştir.



a) 4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu kapsamında madeni yağ lisansına sahip olanlar ile bunlardan 2011 takvim yılında mal alan mükelleflerden 31/12/2011 tarihi itibariyle asgari 25 Milyon TL brüt satış hasılatına sahip olanlar.



b) 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (III) sayılı listedeki malları imal, inşa veya ithal edenler ile bunlardan 2011 takvim yılında mal alan mükelleflerden 31/12/2011 tarihi itibariyle asgari 10 Milyon TL brüt satış hasılatına sahip olanlar.



3.1.2. Bu Tebliğ kapsamında zorunluluk getirilen mükelleflerden mal alan 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli cetvellerde yer alan idare, kurum ve kuruluşlar ile iktisadi kamu kuruluşlarının elektronik fatura uygulamasından yararlanma ve elektronik defter tutma zorunluluğu bulunmamaktadır.



3.1.3. Bu Tebliğ veya 397 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği kapsamında elektronik fatura uygulamasından yararlanan mükelleflerin birbirlerine yapmış oldukları mal teslimi veya hizmet ifaları için elektronik fatura düzenlemeleri zorunludur.



3.1.4. Elektronik Fatura Uygulamasından yararlanan kayıtlı kullanıcıların güncel listesi www.efatura.gov.tr internet adresinden yayımlanacaktır.



3.1.5. Elektronik Fatura Uygulamasından yararlanan mükellefler fatura düzenlemeden önce muhatabın www.efatura.gov.tr internet adresinde yer alan kayıtlı kullanıcı listesine kayıtlı olup olmadığını kontrol edecekler, kayıtlı kullanıcı ise elektronik fatura, kayıtlı kullanıcı değilse kâğıt fatura düzenleyeceklerdir.



3.1.6. Bu Tebliğ kapsamındaki mükelleflerden mal veya hizmet alan ve belirlenen hadlerin altında kalan mükelleflerin de istemeleri halinde elektronik defter ve elektronik fatura uygulamalarından yararlanabilecekleri tabiidir.



3.2. Elektronik Fatura ve Elektronik Deftere Geçiş Süresi



3.2.1. 3.1. bölümde yer alan zorunluluk kapsamına giren mükelleflerin;



a) Elektronik fatura uygulamasına 2013 takvim yılı (1/9/2013 tarihi itibariyle Gelir İdaresi Başkanlığı'na başvurulması gerekmektedir.)



b) Elektronik defter uygulamasına ise 2014 takvim yılı (Elektronik defter yazılımlarını kendi geliştiren mükelleflerin 1/9/2014 tarihi itibariyle elektronik defter test süreçlerini başarı ile tamamlamış olmaları gerekmektedir.)



içerisinde geçmeleri zorunludur.



4. 397 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde Yapılan Değişiklikler



4.1. 397 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin üçüncü bölümünün son paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.



"Elektronik Fatura uygulamasına kayıtlı olan mükelleflerin birbirlerinden aldıkları mallar ve sağladıkları hizmetler için 1/9/2013 tarihinden itibaren elektronik fatura göndermeleri ve almaları zorunludur. Elektronik fatura uygulamasına kayıtlı olan mükellefler elektronik fatura uygulamasına kayıtlı olmayan mükelleflere yaptıkları mal teslimi ve hizmet ifası için genel hükümler çerçevesinde kağıt fatura düzenlemeye devam edeceklerdir."



4.2. 397 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin 5.1.1. bölümünün ilk paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki iki paragraf eklenmiştir.



"Bununla birlikte mükellefler, elektronik fatura gönderme ve alma işlemlerini teknik yeterliliğe sahip, Başkanlıktan özel entegrasyon izni almış mükelleflerin bilgi işlem sistemi vasıtasıyla da gerçekleştirebilirler. Özelentegrasyon izni almak isteyen mükellefler e-Fatura Uygulamasına başvuru için gerekli belgelerin yanında özel entegrasyon talebini içeren bir dilekçe ve ekinde Özel Entegrasyon Bilgi İşlem Sistem Raporu (BİS) ile Başkanlığa başvuru yapacaklardır. Özel entegrasyon yapmak isteyen mükelleflerin www.efatura.gov.tr internet adresinde yayımlanan kılavuzlara uygun bilgi işlem altyapısını kurmaları zorunludur. Başkanlık özel entegrasyon yapan mükellefler için ilave yükümlülük belirlemeye ve istediğinde ulusal ve uluslararası standartlara uyma zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Mükellefin, elektronik fatura gönderip alma işlemini özel entegrasyon izni alan mükelleflere ait bilgi işlem sistemi vasıtasıyla gerçekleştirmesi, muhafaza ve ibraz ödevlerini ortadan kaldırmaz. Elektronik fatura gönderip alma işleminde kullanılan bilgi işlem sistemi yazılım ve donanım alt yapısının Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde ve Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının geçerli olduğu yerlerde bulunması zorunludur. Özel entegrasyon izni alan mükelleflerin listesi www.efatura.gov.tr internet adresinden yayımlanacaktır.



Bilgi işlem sistemi yurt dışından yönetilen mükelleflerin elektronik fatura uygulamasından entegrasyonyöntemiyle yararlanma konusundaki durumları yapacakları başvuru üzerine Başkanlıkça değerlendirilerek elektronik fatura gönderip almalarına izin verilebilecektir."



4.3. 397 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin 6. bölümünün üçüncü paragrafının sonuna gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.



"Bu yükümlülük, elektronik faturaların üçüncü kişiler nezdinde muhafaza edilmesi durumunda muhafaza eden için de yasal süreler içinde geçerlidir."



4.4. 397 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin 6. bölümünün dördüncü paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, beşinci ve altıncı paragraflar eklenmiştir.



"Mükelleflere ait elektronik faturaların yine mükelleflere ait bilgi işlem sistemlerinde saklanması esas olup üçüncü kişiler nezdinde de elektronik saklama yapılabilecektir. Başka mükelleflerden elektronik saklama hizmetinin alınması mükelleflerin elektronik faturalarının muhafaza ve ibraz sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Elektronik faturaların muhafazasının Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde ve Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının geçerli olduğu yerlerde yapılması zorunludur. Bu zorunluluk yurt dışında ikincil bir arşivleme yapılmasına engel teşkil etmez.



Başka mükelleflere ait elektronik faturaları saklama hizmeti verenler elektronik fatura uygulamasını bilgi işlem sistemlerinin entegrasyonu yöntemiyle kullanmak zorundadır. Elektronik Fatura Saklama Hizmeti verecek mükelleflerin Başkanlığa "Elektronik Fatura Saklama Hizmeti Başvuru Formu ve Taahhütnamesi" ile başvuru yaparak saklama izni almaları zorunludur. Bu amaçla başvuru yapacak mükelleflerin başvuru dilekçesi ekinde Bilgi İşlem Sistem Raporunu (BİS) göndermesi gerekmektedir. Başkanlıktan elektronik fatura saklama hizmeti izni almadan saklama yapılması Başkanlık nezdinde hüküm ifade etmez. Saklama izni alan mükelleflerin listesi www.efatura.gov.tr internet adresinden yayımlanacaktır. Saklama koşulları ve saklama hizmeti verecek mükellefin uyması gereken diğer kurallar www.efatura.gov.tr internet adresinde yayımlanacaktır.



Gerekli görülen durumlarda, elektronik fatura saklama hizmeti verenlerden elektronik fatura bilgilerine ilişkin olarak belirlenecek standartlara uygun üretilecek raporların ibrazı, elektronik fatura saklama hizmeti verenlere ait bilgi işlem sistem veya sistemlerine sürekli erişimin sağlanması sureti ile istenebilir. Bu kapsamda, ifade edilen erişimin sağlanması için kullanılacak yöntem ve teknolojiler ile ibraz yükümlülüğünün yerine getirilmesi ile ilgili süreçler www.efatura.gov.tr adresinde açıklanır. Elektronik fatura saklama hizmeti verenlerin bilgi işlem sistemine erişim ile ilgili yetki, sektör, mükellef veya faaliyet hacimleri itibarıyla kullanılabilir. Başkanlık elektronik fatura saklama hizmeti veren mükellefler için ilave yükümlülük belirlemeye ve istediğinde ulusal ve uluslararası standartlara uyma zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Maliye Bakanlığı gerek görmesi halinde, bu Tebliğde belirlenen esaslar ile sınırlı olmak üzere, başka mükelleflere ait elektronik faturaları saklama hizmeti verenlerin bilgi işlem sistemlerini denetleme yetkisine sahiptir."



5. Sorumluluk ve Cezai Yaptırımlar



5.1. 397 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği kapsamında bilgi işlem sistemlerinin entegrasyonuyöntemiyle elektronik fatura uygulamasından yararlanan mükellefler, sistemlerini kesintisiz 7 gün 24 saat fatura ve ilgili mesajları alabilir ve gönderebilir halde açık tutmak zorundadırlar. Mücbir sebepler dışında bu zorunluluğa uymayan mükelleflerin entegrasyon izinleri iptal edilecek olup, elektronik fatura uygulamasını sadece portalyöntemiyle kullanabileceklerdir.



5.2. Bilgi işlem sistemlerinin entegrasyonu yöntemiyle elektronik fatura uygulamasından yararlanan mükellefler, sistemleri üzerinde yapacakları bakım, onarım, gözden geçirme vb. işlemler nedeniyle sistemlerine erişim kesintiye uğrayacak ise bu kesintiden önceki üç işgünü içerisinde hangi tarihte ve ne kadar süreyle sistemlerinin kesintiye uğrayacağını Gelir İdaresi Başkanlığı'na bildirmekle yükümlüdürler. Kesinti süresi hiçbir surette iki günü aşamaz.



5.3. Elektronik fatura ve elektronik deftere ilişkin olarak bu Tebliğ ile getirilen zorunluluklara uymayanlar hakkında, Vergi Usul Kanununun ceza hükümleri tatbik olunur.



5.4. Elektronik fatura uygulamasına dâhil olma zorunluluğu getirilen mükellefler elektronik fatura uygulamasına kayıtlı olan diğer mükelleflere kâğıt ortamında fatura düzenleyemezler; düzenlemeleri halinde kâğıt ortamında düzenlenen bu faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.



5.5. Elektronik fatura uygulamasına dâhil olma zorunluluğu getirilen mükelleflerin elektronik fatura uygulamasına kayıtlı olan diğer mükellefler tarafından gönderilen elektronik faturaları almaları zorunludur. Bu zorunluluğa uymayan mükellefler hakkında Vergi Usul Kanununun ilgili hükümlerinde belirtilen fatura almayan mükelleflere tatbik olunan cezai hükümlerin uygulanacağı tabiidir.



5.6. Bu Tebliğ ile elektronik defter tutma zorunluluğu getirilen mükellefler kâğıt ortamında defter tutamazlar. Bu mükellefler kâğıt ortamında defter tutmaları halinde hiç defter tutmamış sayılırlar.



6. Yürürlük



6.1. Bu Tebliğ, yayımı tarihi itibarıyla yürürlüğe girer.



Tebliğ olunur.



2 Aralık 2012 Pazar

Geçici Vergi Dönemlerinde En Çok Yapılan Hatalar Ve Uygulamalı Çözüm Yolları

Koray ATEŞ


Serbest Muhasebeci Mali Müşavir

E. Öğretim Görevlisi

korayates@muhasebetr.com





Geçici Vergi Dönemlerinde En Çok Yapılan Hatalar Ve Uygulamalı Çözüm Yolları



Tarih: 14.11.2012

1. GİRİŞ

Günümüzde vergi kanunlarındaki değişikliklerin takibi oldukça dikkat gerektiren bir konu haline gelmiştir. İnternet kullanımının yaygınlaşmasına rağmen elektronik ortamda dahi bunların takibi kolay olmamaktadır. Bu nedenle, devamlı değişen mevzuat karşısında, özellikle de geçici vergi dönemlerinde belli hataların kanun ve değişikliliklerin yeterince takip edilememesi neticesinde tekrarlandığına sıkça şahit olmuşuzdur.

Bu çalışmada, geçici vergi dönemlerinde sıkça yapılan hatalar irdelenecek olup, bunların çözüm yolları üzerinde durulacaktır.



II. ÖZELLİKLİ DURUMLAR

a) Bağış ve Yardımların Giderleştirilmesi ve Vergisel Boyutu

İşletmeler tarafından KVK md.10 çerçevesinde yapılan bağış ve yardımlar ilk yapıldıkları dönemde kayıtlara gider olarak alınmalı ve geçici vergi dönemlerinde Kanunen Kabul Edilmeyen Gider olarak matraha eklenmeli. Zira, yapılan bağış ve yardımlar, KVK. Md 10’da belirtilen kurum ve kuruluşlara yapıldığı tevsik edildiği müddetçe aynı beyannamede bu sefer Kazancın Bulunması halinde İndirilecek İstisna ve İndirimler kısmında vergi matrahından tenzil edilmeli.

Kanunun uygulamasında en çok yapılan hatalardan biri de kanunda sayılan kurum ve kuruluşlara yapılan bağış ve yardımların kurum kazancından indirim konusu yapılması durumunda ticari kazancın yüzde 5’ini geçip geçmediği değerlendirilmeksizin matrahtan indirim konusu yapılmasıdır. Bir başka deyişle kurum kazancı 100 TL iken en fazla 5 TL’lik bağış ve yardım matrahtan indirim konusu yapılacakken bunun dikkate alınmamasıdır.

Uygulama: Barış A.Ş. Anıtkabir derneğine 20.000 TL bağış yardımında bulunmuştur. Anıtkabir derneği kamuya yararlı dernekler listesinde yer almaktadır.

Barış A.Ş. şirketinin,

Dönem ticari kazancı : 100.000 TL

Kanunen Kabul Edilemeyen Giderler : 20.000 TL

İştirak Kazançları : 10.000 TL

Geçmiş Yıl Zararları : 80.000 TL



En çok yapılan hata:

-------------------------------------------/-----------------------------------------------

770 GENEL YÖN.GİD. 20.000

102 BANKALAR 20.000

Anıtkabir derneğine yapılan bağış

-------------------------------------------------------------------------------------------

-------------------------------------------/------------------------------------------------

901 MATRAHA EKLENECEK UNSURLAR 20.000

902 MATRAHA EKLENECEK UNSURLAR 20.000



bağışın KKEG hesabında ayrıca izlenmesi

---------------------------------------------------------------------------------------------

-------------------------------------------/-------------------------------------------------

950 MATRAHTAN İNDİRİLECEK UNSURLAR 20.000

951 MATRAHTAN İNDİRİLECEK UNSURLAR 20.000



Bağışın indirim hesabında takip edilmesi

-----------------------------------------------------------------------------------------------

Görüldüğü üzere şirket tarafından bağış ve yardımın indirilebileceği yüzde 5 matrahın tespiti için hiçbir çalışma yapılmadan bu tutarın tamamı ticari kazançtan indirilmiştir. Oysa aşağıdaki çalışmanın yapılması gerekmektedir.

100.000 + 20.000 = 120.000 TL Mali Kar

120.000 TL – 10.000 – 80.000 = 30.000 TL

Dolayısıyla Barış A.Ş. şirketi 30.000 TL’nin yüzde 5 i olan en fazla 1.500 TL bağış ve yardımı beyanname üzerinden indirim konusu yapabilir. Böylece kurum kamuya yararlı bir derneğe 20.000 TL bağış yaptıysa bunun sadece 1.500 TL’sini beyannameden indirim konusu yapabilir.



Doğru uygulama:

-------------------------------------------/---------------------------------------------

770 GENEL YÖN.GİD. 20.000

102 BANKALAR 20.000

Anıtkabir derneğine yapılan bağış

------------------------------------------------------------------------------------------

-------------------------------------------/----------------------------------------------

901 MATRAHA EKLENECEK UNSURLAR 20.000

902 MATRAHA EKLENECEK UNSURLAR 20.000



bağışın KKEG hesabında ayrıca izlenmesi

-------------------------------------------------------------------------------------------

-------------------------------------------/-----------------------------------------------

950 MATRAHTAN İNDİRİLECEK UNSURLAR 1.500

951 MATRAHTAN İNDİRİLECEK UNSURLAR 1.500



Bağışın indirim hesabında takip edilmesi

----------------------------------------------------------------------------------------------

b) Borç ve Alacaklı Hesapların Değerlemesi ve Fatura Tanzimi

105 Sıra No’lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği’ne göre bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vukuu bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibariyle vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir. Böylece, geçici vergi dönemlerinde herhangi bir ödeme veya bedel tahsil etmeksizin yapılan değerlemelerde fatura tanzimi ihtiyari olup ödemenin gerçekleştiği anda faturanın KDV’li tanzim edilmesi gerekmektedir.

Örnek Uygulama;

Örneğin, 18.01.2008 tarihinde 12.000 Euro + 2.160 Euro KDV bedelli Ticari Mal alındığı varsayımı altında söz konusu işleme ilişkin kayıtlar şöyle olacaktır (1 Euro = 1,900 TL).



12.000 x 1,900 = 22.800 TL (Mal Bedeli)

2.160 x 1,900 = 4.104,00 TL (KDV)

-----------------------------------------18.01.2008------------------------------------------------



153 Ticari Mallar Hs. 22.800,00

191 İnd.KDV Hs 4.104,00

320 Satıcılar Hs 26.904,00

- 01.03 X A.Ş.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------

Söz konusu faturanın vadesinin 95 gün olduğunu ve 05.04.2008 tarihinde faturanın ödeneceği ve ilk geçici vergi döneminde Euro’nun 1=1,950 TL olduğu varsayımı altında aşağıdaki işlemler yapılacaktır.

31.03.2008 Geçici Vergi Dönemi: 14.160 Euro x 1,950 = 27.612 TL, böylece

( 27.612 – 26.904 = ) 708 TL kur zararı oluştuğundan kayıtlar şu şekilde olmalıdır.

-----------------------------------31.03.2008-----------------------------------------------------



656 Kambiyo Zararları Hs. 708

320 Satıcılar Hs 708

- 01.03 X A.Ş.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------

Faturanın ödeme vadesinde, yani 05.04.2008 tarihinde döviz kurunun (MB Döviz alış kurunun) 1 Euro = 1,975 TL olduğu varsayımı altında sırasıyla aşağıdaki işlemler yapılmalıdır.

05.04.2008 Ödeme günü : 14.160 Euro x 1,975 = 27.966 TL. Böylece;

27.966 – 26.904 = 1.062 TL toplam kur zararı oluşmaktadır. Böylece, karşı firma tarafımıza 1.062 TL üzerinden iç yüzde yöntemiyle KDV de hesaplayarak kur farkı faturası düzenlenmelidir.

Ancak düzenlenen faturanın 1.062 – 708 = 354 TL’sinden daha önce iç yüzde ile bulunan KDV tutarının düşülmesinden sonra kalan kısmının gider olarak kayıtlara alınması gerekmektedir.

Buna göre düzenlenen faturanın matrahı; 900 TL olmalı, KDV’si ise 162 TL hesaplanmalıdır.

(1.062 / 1.18 = 900 İç yüzde yöntemiyle KDV matrahı olup KDV’si 162 TL’dir)

------------------------------------------05.04.2008-----------------------------------------



656 Kambiyo Zararları Hs. 192

191 İnd. KDV Hs. 162

320 Satıcılar Hs 354

- 01.03 X A.Ş.

--------------------------------------------------------------------------------------------------

------------------------------------- 05.04.2008----------------------------------------------



320 Satıcılar Hs 27.966

- 01.03 X A.Ş.

102 Bankalar Hs. 27.966

- .01.01 Y Bankası

Borcumuzun tamamının ödenmesi

-------------------------------------------------------------------------------------------------

c) Geçmiş Yıl Zararlarının Tenzili.

Bazı işletmeler geçmiş yıllarda oluşan ve beyannamede gösterilen mali zararlarını sadece ilk geçici vergi dönemlerinde matrahtan tenzil etmektedir. Oysaki, geçici vergi beyannameleri kümülatif matrahtan ibaret olduğundan dolayı sadece ilk geçici vergi döneminde değil, her dönem geçmiş yıl mali zararları matrahtan tenzil edilmesi gerekmektedir.

d) Ar-Ge İndiriminin Beyannamede Gösterilmesi.

Ar-Ge indirimi Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisna kapsamındadır. Örneğin, Ar-Ge harcamasından belli bir süre sonra vazgeçildiğinde söz konusu harcamalar doğrudan gider yazılabilir. Ayrıca, 2008 yılına ilişkin 1. geçici vergi döneminde yapılan Ar-Ge harcamalarının %40’ı, 2. 3. ve 4. döneme ait Ar-Ge harcamalarının ise %100’ü beyanname üzerinde matrahtan tenzili yapılabilecektir.

e) Serbest Bölgede Dövizli Olarak Tutulan Hesaplarda Kanunen Kabul Edilmeyen Giderlerin Değerlemesi.

Bunu bir örnek ile açıklamak gerekirse;

Örneğin, serbest bölgede 1. geçici vergi döneminde 1.250 $ Kanunen Kabul Edilmeyen Gider mevcut olsun. Bunun değerlemesi, geçici vergi beyannamesinin verileceği ayın ilk gününün döviz kuru ile değerlenir. Yani, Mayıs ayının ilk gününün MB Döviz Alış kuru üzerinden değerlenecektir.

Diğer hesapların değerleme tarihi ise normal olarak değerleme tarihlerine esas olan 30.06-30.09-31.12 tarihli kurlar olacaktır.

f) Serbest Bölgede Şubesi Olan İşletmelerde 393 Nolu Hesabın Kur Değerlemesine Tabi Olup Olmadığı.

Yurt dışında veya Türkiye’deki serbest bölgelerde kurulan şubelere resmen tahsis edilmiş olan “sermaye” iştirak niteliğindedir. Bu nedenle, söz konusu sermayenin 242 nolu hesapta izlenmesi gerekir. Bu hesap, dönem sonlarında kur değerlemesine tabi tutulmaz. Şube, şayet kapatılır ve sermaye geri gelirse kur farkı o zaman ortaya çıkar ve sermaye geri geldiği dönemde gelir tablosuna dâhil edilir.

g) Telefon, Elektrik, Su ve Doğalgaz Faturalarının Geç Ödenmesi Halinde Uygulanan Gecikme Zammının Gider Olarak Kayıtlara Alınıp Alınmayacağı.

Bir çok kurum ve kuruluş, elektrik, su ve doğalgaz faturalarının gecikme bedellerini kanunen kabul edilmeyen gider olarak kayıtlarına almaktadır. Ancak, Maliye Bakanlığı’nın 14.06.2001 tarih ve 32996 Sayılı Özelgesi ile bu tür faturaların gecikme zamlarının da gider olarak kayıtlara alınabileceği yönündedir.

h) Geçici Vergi Beyannamesinde “Mahsup Edilecek Tevkifat Tutarının” Hesaplanması.

193 No’lu hesapta takip edilen kaynağında kesilmiş olan vergiler yani bankalar tarafından yapılan stopajlar her geçici vergi döneminde 193 nolu hesaptaki tutarın tamamı değil, son üç ayda hesaplanan tutarların mahsubu yapılacaktır. Örneğin, 3. geçici vergi döneminde 193 nolu hesabın bakiyesi 25.000 TL, ancak, BANKALARCA KESİLEN STOPAJLARA AİT KISIM Haziran-Temmuz-Ağustos dönemi itibariyle 8.000 TL olduğunu düşündüğümüzde mahsup edilecek tevkifat tutarı 3. dönem geçici vergi beyannamesinde 8.000 TL olacaktır.

i) Stoklar.

Geçici vergi dönemlerinde sıkça yapılan hatalardan biri de satılan ticari mal/mamul/hizmetin tam olarak belirlenmemesidir. Bunun en sağlıklı yolu ise her geçici vergi döneminde stok sayımının yapılmasıdır.

İşletmenin; Dönembaşı stok tutarı + Dönemiçi alışlar – Alıştan İadeleri tutar olarak kayıtlarında bulunmaktadır. Bunu, bir örnek yardımıyla açıklamak daha doğru olacaktır;

Dönembaşı mal mevcudu: 15.000 TL

Dönem içi Alışlar: 150.000 TL

Alıştan İadeler: 2.500 TL

Dolayısıyla işletmenin 1. geçici vergi döneminde 153/150 hesabın bakiyesi (15.000+150.000-2.500=)162.500 TL olacaktır. Aynı gün yapılan stok sayımında ise 31.03 itibariyle 35.000 TL’lik mal mevcudu bulunsun.

Bu takdirde işletmenin satılan ticari mal/mamul maliyeti (162.500 – 35.000 =) 127.500 TL olacaktır.

j. Kıst Dönem Faiz Gelirinin Hesaplanması ve Gelir Tahakkuku.

Bunu uygulamalı bir örnek yardımıyla açıklayacak olursak;

Şirket 1.000.000 TL tutarında mevduatını yüzde 19,50 faiz oranı üzerinden 01.01.2008-31.07.2008 (7 ay) vadeli mevduat hesabına yatırmıştır. Geçici vergi dönemi kayıtları aşağıdaki gibi olacaktır.

Faiz = A x N x T /36500

Birinci dönem geçici vergi faiz hesaplaması:1.000.000 x 90 x 19,50 / 36.500

48.082,19 TL

--------------------------------31.03.2012-----------------------------------------

181 Gelir Tahakkukları 48.082,19

642 Faiz Gelirleri 48.082,19

Kıst dönem (1.dönem) faiz geliri ve tahakkuk kaydı

-----------------------------------------------------------------------------------------

İkinci dönem geçici vergi faiz hesaplaması:1.000.000 x 90 x 19,50 / 36.500

48.082,19TL

-------------------------------30.06.2012------------------------------------------

181 Gelir Tahakkukları 48.082,19

642 Faiz Gelirleri 48.082,19

Kıst dönem (2.dönem) faiz geliri ve tahakkuk kaydı

-------------------------------------------------------------------------------------------

Vade bitiminde hesaplanacak kıst faiz:1.000.000 x 30 x 19,50 / 36.500

16.027,39 TL

---------------------------------30.07.2012----------------------------------------

181 Gelir Tahakkukları 16.027,39

642 Faiz Gelirleri 16.027,39

Kıst dönem (vade bitimi) faiz geliri ve tahakkuk kaydı

----------------------------------------------------------------------------------------

Böylece şirketin elde ettiği toplam faiz geliri 112.191,77 TL olup, %15 stopajı 16.828,76 TL düşüldükten sonra net faiz geliri 95.363,01 TL’dir. Kayıtları aşağıdaki gibi olacaktır;

----------------------------------------30.07.2012------------------------------------

102 Bankalar 95.363,01

193 Peş.Öd.Ver. 16.828,76

181 Gelir Tahakkukları 112.191,77

-------------------------------------------------------------------------------------------



Anonim ve Limited Şirket Hissesi Devrinde İnce Noktalar

Anonim ve Limited Şirket Hissesi Devrinde İnce Noktalar


Bu makale Yaklaşım Dergisi’nin Ekim 2010 sayısında yayınlanmıştır.
Prof. Dr. Şükrü KIZILOT

Anonim ve Limited Şirket Hissesi Devrinde İnce Noktalar

Prof. Dr. Şükrü KIZILOT, Gazi Üniversitesi, İİBF Öğretim Üyesi, Maliye Bölümü Başkanı

I- GİRİŞ

Ülkemizdeki anonim ve limited şirketlerin büyük kısmı, “aile şirketi” olarak kuruluyor.

Limited şirketler genellikle iki ortaklı olarak kuruluyor. Yüzde 99 hisse şirketi yöneten kişiye, yüzde 1’i de eşi, çocuğu, kardeşi ya da anne-babasından birine ait oluyor.

Anonim şirketlerde de ortaklar ve yönetim kurulu üyeleri genellikle aile bireylerinden oluşuyor.

Böyle olunca şirketin kuruluşu, yönetimi, karar alınması, hisse devri, sermaye artırımı gibi konularda, çoğu kez kurallara dikkat edilmiyor.

Bir süre sonra da hukuki ve mali sorunlar, arka arkaya geliyor hatta bazı durumlarda ortaklar arasında, ciddi ihtilaflar ortaya çıkabiliyor.

Bu yazımızda, özellikle şirket hissesi devrinde dikkat edilecek hususlara, yapılacak bazı işlemlere ve olayın vergilendirme yönüne yer verilecektir.

II- HİSSE DEVRİ

A- LİMİTED ŞİRKETLERDE

- Limited şirketlerde, ortağın sermaye payını devri yani hisse devri, noterde düzenlenen devir sözleşmesi ile yapılabiliyor (TTK md. 520/5).

- Hissenin devredilebilmesi için ortakların en az dörtte üçünün onayı ve bunların esas sermayenin en az dörtte üçüne sahip olması gerekiyor (TTK md. 520/2).

- İmzaları noter tarafından tasdik edilmiş devir sözleşmeleri ile devre muvafakat edildiğini gösteren ortaklar kurulu kararının, noter tasdikli bir örneğinin ticaret sicili memurluğuna verilmesi gerekiyor (TTK md. 519).

- Ortağın şirketteki sermaye payını yani hissesini devretmesi durumunda, payı devreden ve devralan şahıslar, devir öncesine ait kamu alacaklarının örneğin vergi borcunun şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kısmından, sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar (6183 sayılı Yasa md. 35).

- Çok kişi, limited şirketteki sermaye payını noterden devrettikten sonra işlem tamamlanmış zannediyor. Oysa ortakların muvafakatı ile birlikte, devir sözleşmesi ticaret sicili memurluğuna tescil için verilmediği sürece, devir hukuken gerçekleşmiş sayılmıyor(1). Özellikle vergi ve sigorta primi borçlarından sorumlu olmadan dolayı, olayın bu yönüne dikkat edilmesinde yarar var(2).

B- ANONİM ŞİRKETLERDE(3)

1- Hisse Senedi Olmadığı Durumlar

Anonim şirketlerde, hisse senedinin ihraç edilmediği durumlarda, “hisse devri” işleminin nasıl yapılacağı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü’nce ticaret sicil memurluklarına gönderilen bir genelge(4) ile aşağıdaki gibi açıklanmıştır.

Anonim şirketlerde; nama veya hamiline hisse senedi ihraç edilmediği durumlarda;

- İmzaları noter tarafından tasdik edilmiş devir sözleşmesi ile

- Devre muvafakat edildiğini gösteren yönetim kurulu kararının, noter tasdikli örneğinin

ticaret sicil memurluklarına verilmesi gerekiyor.

Aksi halde, yapılan işlemler hukuken geçersiz olur. Ortak olmayan bir kişi yönetim kuruluna seçilebilir. Ancak seçildikten sonra kendisine hisse devri yapılması, bunun da “pay defteri”ne işlenip, taraflarca imzalanması gerekiyor. Ticaret sicili memurluğunun ise yönetim kurulu üyesi olan ortağın, hissedar olduğuna dair devir sözleşmesini aldıktan sonra, durumu tescil ve ilan etmesi gerekiyor. Aksi halde yapılan tescil işleminden dolayı ticaret sicili memurluğunun da hukuki sorumluluğu söz konusu olur.

2- Hisse Senedi İhraç Edildiği Durumlar

Bununla ilgili esaslar, Türk Ticaret Kanunu’nun 415 ve 416. maddelerinde yer alıyor.

a- Hamiline Yazılı Senetler

Madde-415: Hamiline yazılı hisse senetlerinin devri şirket ve üçüncü şahıslar hakkında ancak TESLİM ile hüküm ifade eder.

b- Nama Yazılı Senetler

Madde-416: Nama yazılı hisse senetleri, esas mukavelede aksine hüküm olmadıkça devrolunabilir.

Devir ciro edilmiş senedin (ya da geçici ilmühaberin) DEVRALANA TESLİMİ ile olur. Şu kadar ki; devir, şirkete karşı ancak pay defterine kayıtla hüküm ifade eder.

Türk Ticaret Kanunu’nun 417. maddesine göre de hisse senedini teslim alan kişi, bunu pay defterine kayıt ettirdiğinde “ortak sıfatına haiz” olabiliyor.

Anonim şirketlerde limited şirketlerin aksine (yönetim kurulu üyesi olmayan), ortakların, şirketin vergi ve sigorta borçları nedeniyle 1 TL dahi sorumlulukları yok. Yönetim kurulu üyesi ortakları ise, anonim şirketin mal varlığından tahsil edilemeyen ya da tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacaklarından dolayı, şahsi mal varlıklarıile sorumlular (6183 sayılı Kanun mükerrer md. 35).

III- ŞİRKET HİSSESİ DEVRİNDE VERGİ

A- ANONİM ŞİRKET ORTAĞI

1- Hisse Senedi Bastırılmamışsa

Anonim şirket ortağı, hissesini kaç yıl sonra ve kime satarsa satsın, bundan doğan kazanç “Değer artışı kazancı”olarak, gelir vergisine tabi (GVK mükerrer md. 80/4).

Vergilendirme sırasında, iktisap (edinme) bedeli, hisselerin elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere, Türkiye İstatistik Kurumu’nca belirlenen TEFE (01.01.2006 tarihinden itibaren ÜFE) endeksindeki artış oranında artırılarak tespit ediliyor.

Endekslemenin yapılabilmesi için artış oranının % 10 veya üzerinde olması gerekiyor (GVK mükerrer md. 81/son).

Elde edilen kazancın, 2009’da 7 bin 600, 2010’da ise 7 bin 700 lirası gelir vergisinden müstesna oluyor. Aşan kısım da gelir vergisine tabi tutuluyor (GVK mükerrer md. 80).

2- Hisse Senedi Bastırılmışsa

Olay değişiyor. İki yıldan fazla süre ile elde tutulan hisse senetlerinin, elden çıkartılmasından doğan kazanç, tutarı ne olursa olsun, gelir vergisine tabi değil (GVK mük. md. 80/1). Örneğin, Abdi Bey Amca, 25 Temmuz 2008’de 250 bin TL’ye edindiği hisse senedini, 3 Ağustos 2010’da 900 bin TL’ye satmışsa, aradaki 650 bin TL kazanç nedeniyle, beyanname vermeyecek ve hiç vergi ödemeyecek. Aynı hisse senedi 2009’da edinilmiş olsaydı, 2010’da satışından doğan kazanç gelir vergisine tabi olacaktı(5).

3- İlmühaber Bastırılması

İlmühabarler de hisse senedi olarak kabul ediliyor (Bkz. Türk Ticaret Kanunu md. 411 ve 232 No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği).

Bu nedenle, ilmühaberlerin elden çıkartılması da hisse senetlerinin elden çıkartılması gibi değerlendiriliyor.

4- Borsa Kazançları

Gerçek kişilerin, hisse senedi satış kazancı, tutarı ne olursa olsun süre sınırlaması da olmaksızın yani bir ay sonra elden çıkarılsa dahi gelir vergisine de stopaja da tabi değil.

B- LİMİTED ŞİRKET

Limited şirketlerde, hisse senedi ya da ilmühaber çıkartılamadığı için, şirket hissesi ne zaman satılırsa satılsın, bundan doğan kazanç “değer artışı kazancı” olarak gelir vergisine tabi tutuluyor (GVK mük. md. 80/4). Kazancın hesaplanmasında, hissenin iktisap (edinme) bedeli, (hisse senedi ya da ilmühaber bastırılmamış A.Ş. hisselerinde olduğu gibi) endekslemeye tabi tutuluyor ve aynı istisna uygulanıyor.

Bu arada, ilginç bir yasa ve uygulama; limited şirketlerde, çoğunluk hisseye örneğin yüzde 99 hisseye sahip olan ortak, diğer ortağın yazılı onayı olmadan, hissesini ya da hissesinin bir kısmını, eşine ve çocuğuna dahi satamıyor.

C- KDV DURUMU

1- Hisse Senedi Satışı

KDV Yasası’na göre, hisse senedi satış işlemi KDV’ye tabi değil. İncelendiğinde de fark edileceği gibi, KDV Kanunu’nun 17/4-g maddesinde, “hisse senedi” satışlarının, KDV’den müstesna olduğu açıkça belirtiliyor. Geçici ilmühaber ile yapılan satışlar da hisse senedi olarak kabul ediliyor(6).

2- Hisse Senedi ya da İlmühaber Bastırılmamışsa

İştirak hissesinin satışı; anonim ya da limited şirketlerin, eshamlı (sermayesi paylara bölünmüş) şirketlerin komanditer ortaklarına ait ortaklık payları, iş ortaklıkları ya da adi ortaklıklara iştiraki olması fark etmez. İştirak edilen anonim şirketin, hisse senedi ya da ilmühaberi bastırılmamışsa, edinme tarihinden itibaren iki yıl içinde satılan hisse, yüzde 18 KDV’ye tabi(7). Limited şirket ya da başka bir şirkete ait iştirakin, edinme tarihinden itibaren iki yıl içinde elden çıkartılması yine yüzde 18 KDV’ye tabi (KDVK md. 17/4-r).

IV- SONUÇ

Yukarıda yapılan açıklamalardan da fark edileceği gibi, anonim ve limited şirketlerde hisse devri konusu, hem hukuki boyutuyla hem de vergilendirme yönüyle, son derece önemli.

Devir işlemlerinde, gerek Türk Ticaret Yasası’nda, gerekse vergi yasalarında yer alan düzenlemelere ve diğer ilgili mevzuata dikkat edilmemesi, ileride çok ciddi sorunların yaşanmasına neden olabilir.

……………………………………………………………………………..

(1) Şükrü KIZILOT, “Şirket Hissesi Devrinde Aman Dikkat”, Hürriyet, 22.09.2010, s.11

(2) Bu konuda Bkz. Levent YARALI, Limited Şirketin Kamu Borçlarından Müdürlerin ve Ortakların Sorumluluğu, Yaklaşım Yayıncılık, Ankara, 2010.

(3) Bu konuda geniş bilgi ve ayrıntılı açıklama için ayrıca Bkz. Mehmet MAÇ-Cüneyt BÜYÜKYAKA, “Anonim Şirketlerde Hisse Devrinin Geçerli Olması İçin Gerekli Hukuki Şartlar ve İşlemler”, Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Sayı:79, Temmuz 2010.

(4) 18.12.1998 tarih ve TSM-001-251 sayılı Genelge.

(5) Şükrü KIZILOT, “Şirket Hissesi Devrinde Vergi Sürprizi”, Hürriyet, 23.09.2010, s.13.

(6) A. Bumin DOĞRUSÖZ, “Anonim Şirket Hisselerinin Devrinde Vergileme”, Yaklaşım, Ekim 2009, s.17-18; Akın Gencer ŞENTÜRK, “Hisse Senedi (ve İlmühaber) Satış ve Teslimlerinde, KDV Kanunu’nda Yer alan Üç Farklı Hükmün Hangisinin Uygulanacağı”, Yaklaşım, Aralık 2009, s. 182-184; Abdullah TOLU, “İştirak Hissesi Satışlarında KDV İstisnası”, Yaklaşım, Aralık 2006, s. 204-206; 232 No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği, 1 No.lu KDV Genel Tebliği VI/F-4/f bölümü, MB’nin, 27.11.2006 tarih ve 0935085 sayılı Özelgesi (Özelge’nin tam metni için Bkz. Şükrü KIZILOT, Danıştay Kararları ve Özelgeler, Cilt:8, Ankara, 2008, s.1168-1169).

(7) Bu konuda kapsamlı bilgi için Bkz. Şükrü KIZILOT, Katma Değer Vergisi Kanunu ve Uygulaması, Yaklaşım Yayınları, Genişletilmiş 5. Baskı, Ankara, 2010; Ayrıca Bkz. Nuri DEĞER, Açıklamalı ve Uygulamalı Katma Değer Vergisi Kanunu, Genişletilmiş 3. Baskı, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 2009.

Kategori: Makale

Etiketler: Şükrü Kızılot

Şükrü Kızılot: Hisse Devrinde KDV

Şükrü Kızılot: Hisse Devrinde KDV




BAŞLIKTA “komedi” deyimini kullandık çünkü anonim şirketlerde hisse senedi ya da geçici ilmühaberle yapılan hisse devri zaten KDV’ye tabi değildi.



DANIŞTAY DOĞAN'A 1.4 MİLYAR DOLARLIK VERGİ VE CEZAYI DONDURDU



KDV Kanunu’nda hisse senedi devrinin KDV’ye tabi olmadığı, Türk Ticaret Kanunu’nda da geçici ilmühaberin hisse senedi yerini aldığı açıkça yazılı olmasına rağmen, yasalar hiçe sayılmış ve yorum yoluyla anonim şirket hisse devirleri, KDV’ye tabi tutulmuştu.

Hani adama sormuşlar ya “Abdestsiz namaz kılınır mı?”

O da demiş ki; “Ben kıldım oldu”

İşte onun gibi bir şey olmuştu!..



DANIŞTAY KARARI



Danıştay Dokuzuncu Dairesi, anonim şirket hisselerinin devrinde KDV alınması ile ilgili uygulama hakkında “yürütmeyi durdurma” kararı verdi.

Danıştay Dokuzuncu Dairesi 25 Kasım 2010 Tarih ve Esas No:2010/10221 sayılı kararı ile;

- Türk Ticaret Kanunu’nun 411 ve devamı olan maddelerinde yer alan “Geçici ilmühaberin hisse senedi yerini aldığı” hükmü ve hisse devri ile ilgili diğer düzenlemeler,

- KDV Kanunu’nun 17/4-g maddesinde yer alan hisse senetlerinin ortaklık payı olarak satış, devir ve teslimlerinin KDV’den istisna edilmiş olması ile ilgili hükmün değerlendirilmesi sonucu,

hisse devrinin KDV’ye tabi tutulması ile ilgili vergi ve cezalar hakkında teminat aranmaksızın yürütmenin durdurulmasına, oybirliğiyle karar verdi.



OLAY NEYDİ?



2009 yılı Eylül ayında, anonim şirkete ait hisselerin geçici ilmühaberle devri işleminin, KDV’ye tabi tutulup milyarlarca liralık vergi ve ceza istenilmesi kafaları karıştırmış, iş dünyasında adeta panik yaratmıştı.

Yasa hükmünün aksine olan bu uygulama, iş dünyasının kafasını iyice karışmıştı. İş adamlarının bir kısmı şaşkın vaziyette, neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamaya çalışıyor, bir kısmı da (adının gizli tutulmasını isteyerek) panik halinde “Bize de mi ceza gelecek?” diye soruyorlardı.

Olayı, siyasi ya da başka bir polemiğe girmeden, konunun uzmanı bir akademisyen olarak “maliye profesörü” kimliğimle, tartışmalardan uzak bir şekilde, 10 Eylül 2009 tarihli yazımda, teknik yönleriyle açıklamış “Paniğe kapılmaya gerek yok, bu tür olaylar yargıdan döner” demiştim. Nitekim öyle de oldu... Bu arada, merak eden herkesin de araştırıp kontrol edebilmesi için her açıklamamın dayanağını da özellikle belirtmiştim.



YASAYA GÖRE KDV YOKTU



Bir şirketin, bir başka şirkete ait hisse senedini elden çıkarması, KDV’den istisna. Daha açık bir anlatımla, bu olayda KDV yok. Nerede mi yazıyor? KDV Kanunu’nun 17/4-g maddesinde yazıyor. Dikkatle okuyoruz; “..elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, HİSSE SENEDİ, tahvil” teslimi KDV’den müstesna tutuluyor.



HİSSE SENEDİ VE İŞTİRAK HİSSESİ



Bu olayda bir de “iştirak hissesi” tartışması var. KDV Yasasını dikkatle incelediğimizde, Madde 17/4-g’de “hisse senedi” ile ilgili ÖZEL BİR HÜKMÜN yer aldığı, Madde 17/4-r’de ise “iştirak hisseleri” ile ilgili GENEL BİR HÜKMÜN bulunduğu fark ediliyor.

İştirak hisseleri, hisse senetlerini de kapsayan genel bir deyim. Ancak özel bir hükümle hisse senetlerinin KDV’den müstesna olduğu yasada belirtilmiş. Bu duruma göre, hisse senetleri dışındaki iştirak hisselerinin (örneğin; limited şirketlere ait ortaklık payı, eshamlı komandit şirketlerin komanditer ortaklarına ait ortaklık payları, iş ortaklıkları, adi ortaklıklara ait ortaklık payları, anonim şirketlerin hisse senedi ya da ilmühabere bağlanmamış ortaklık paylarının) 2 yıl içinde elden çıkartılması KDV’ye tabi olacak, hisse senetlerinin elden çıkartılması ise elde tutulma süresine bakılmaksızın, KDV’den müstesna tutulacak.



TİCARET KANUNU İLMÜHABERİ HİSSE SENEDİ YERİNİ TUTUYOR



Türk Ticaret Kanunu’na bakıyoruz: 411. maddesinde “ilmühaberler” başlıklı özel bir düzenleme var.

Dikkatle okuyoruz;

“Madde 411 Nama yazılı hisse senetleri yerini tutmak üzere çıkarılan ilmühaberlerin, nama yazılı olması lazımdır. Bunların devri nama yazılı hisse senetlerinin devrine ait hükümlere tabidir.”

Görüldüğü gibi, Türk Ticaret Kanunu’nda da ilmühaberlerin, hisse senedi yerini tuttuğu açık ve net olarak belirtiliyordu.

O halde ortada yasa hükmü varken, yorum yolu ile ilmühaberlerin hisse senedinin yerini tutmayacağını iddia etmek hukuken mümkün değildi.



PEKİ SORUN NEYDİ?



Şimdi diyeceksiniz ki “Buraya kadar olay anlaşıldı. Peki sorun neydi?”

Sorun şuydu; birkaç inceleme elemanı “Geçici ilmühaber, hisse senedi olarak kabul edilmez, bu nedenle teslimi yüzde 18 KDV’ye tabidir” diye iddia ediyor. Ardından da bu gerekçeyle düzenlenen rapora istinaden milyarlarca lira KDV ve vergi ziyaı cezası (gecikme faizi hariç) isteniyordu. “İlmühaber yerine hisse senedi bastırılmış olsa bu vergi ve cezalar istenmeyecekti” deniliyor. Yani biçimsel bir olayla ilgili, yorumun faturası bu!..



DOĞRUSU NEYDİ?



Bu olay üzerine paniğe kapılan yüzlerce iş adamı aramış ve “Hocam, sizin yazıları kesip saklıyoruz. Biri altı yıl diğeri de üç yıl önce, geçici ilmühaber hisse senedi yerine geçer, diye yazmıştınız. Şimdi kafamız karıştı doğrusu ne?” diye sormuştu.

Bize göre, olay çok açık ve netti.

Yasa ne diyorsa oydu... Birlikte bakalım:

1- Türk Ticaret Kanunu diye bir kanun var. Bu Kanun’un 411. maddesinde, “Geçici ilmühaber hisse senedinin yerini alır” diye net olarak yazıyor. Anlamak için okur-yazar olmak bile yeterli. Türkiye bir hukuk devleti, ortada açık ve net bir kanun hükmü varsa, yoruma itibar edilmez.

2- Maliye Bakanlığı’nın 232 No’lu Gelir Vergisi Genel tebliği var. Maliye Bakanlığı da bu tebliğinde, “İlmühaber, hisse senedi yerine geçer” diye açık ve net bir açıklama yapıyor.

3- Maliye Bakanlığı’nın “mukteza (özelge)” diye adlandırılan, yazılı açıklamaları var. Hem de bir sürü... Hepsinde de “Geçici ilmühaber, hisse senedi yerine geçer. Geçici ilmühaberin teslimi KDV’ye tabi olmayacaktır” deniliyor.

4- Yargıtay’ın Hukuk Genel Kurulu Kararı var. Yargıtay’da “İlmühaber, hisse senedinin yerine geçer” diyor (Örneğin; Yarg.HGKK. 4 Temmuz 2007 tarih ve E.2007/13-332, K.2007/446).

5- Danıştay da “İlmühaber, hisse senedi yerine geçer” diyor (Dn.7.D.14.12.1999 Tarih ve E.1999/70,K.1999/4120).

Yukarıda 5 madde halinde, “ilmühaberin hisse senedi yerine geçtiğini ve KDV’den müstesna olduğunu” hepsinin de dayanağını göstererek açıkladık.

Zaten, bu güne kadar bir tek yetkili ya da uzman ortaya çıkıp da “Efendim, bu konuda yasa maddesi, tebliğ ve kararların olduğu iddiası doğru değil. Geçici ilmühaber hisse senedi yerine geçmez” demedi daha doğrusu diyemedi.

Daha ötesi, Özelleştirme İdaresi de çok sayıda şirketi ilmühaberle devretti.

Görüldüğü gibi, olay çok açık ve netti.



İYİ Kİ YARGI VAR



Yukarıdaki açıklamaları ve dayanağı olan yasa maddelerini, yargı kararlarını, Maliye’nin tebliğlerini ve özelgelerini okuyunca;

“Gözlerime inanamıyorum. Bütün bunlara rağmen nasıl KDV alınır?” dediğinizi duyar gibiyim.

Haklısınız...

Ancak çok istisnai de olsa, bazen yasalar gözardı edilip yorum yolu ile vergi istenebiliyor.

Bu gibi durumlarda, Danıştay;

“Yasa ne diyorsa odur”

diye son noktayı koyuyor.

Her şeye rağmen, iyi ki bu ülkede yargı var...

Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/16409099.asp?yazarid=82&gid=61&hid=16409257







BAŞLIKTA “komedi” deyimini kullandık çünkü anonim şirketlerde hisse senedi ya da geçici ilmühaberle yapılan hisse devri zaten KDV’ye tabi değildi.



DANIŞTAY DOĞAN'A 1.4 MİLYAR DOLARLIK VERGİ VE CEZAYI DONDURDU



KDV Kanunu’nda hisse senedi devrinin KDV’ye tabi olmadığı, Türk Ticaret Kanunu’nda da geçici ilmühaberin hisse senedi yerini aldığı açıkça yazılı olmasına rağmen, yasalar hiçe sayılmış ve yorum yoluyla anonim şirket hisse devirleri, KDV’ye tabi tutulmuştu.

Hani adama sormuşlar ya “Abdestsiz namaz kılınır mı?”

O da demiş ki; “Ben kıldım oldu”

İşte onun gibi bir şey olmuştu!..



DANIŞTAY KARARI



Danıştay Dokuzuncu Dairesi, anonim şirket hisselerinin devrinde KDV alınması ile ilgili uygulama hakkında “yürütmeyi durdurma” kararı verdi.

Danıştay Dokuzuncu Dairesi 25 Kasım 2010 Tarih ve Esas No:2010/10221 sayılı kararı ile;

- Türk Ticaret Kanunu’nun 411 ve devamı olan maddelerinde yer alan “Geçici ilmühaberin hisse senedi yerini aldığı” hükmü ve hisse devri ile ilgili diğer düzenlemeler,

- KDV Kanunu’nun 17/4-g maddesinde yer alan hisse senetlerinin ortaklık payı olarak satış, devir ve teslimlerinin KDV’den istisna edilmiş olması ile ilgili hükmün değerlendirilmesi sonucu,

hisse devrinin KDV’ye tabi tutulması ile ilgili vergi ve cezalar hakkında teminat aranmaksızın yürütmenin durdurulmasına, oybirliğiyle karar verdi.



OLAY NEYDİ?



2009 yılı Eylül ayında, anonim şirkete ait hisselerin geçici ilmühaberle devri işleminin, KDV’ye tabi tutulup milyarlarca liralık vergi ve ceza istenilmesi kafaları karıştırmış, iş dünyasında adeta panik yaratmıştı.

Yasa hükmünün aksine olan bu uygulama, iş dünyasının kafasını iyice karışmıştı. İş adamlarının bir kısmı şaşkın vaziyette, neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamaya çalışıyor, bir kısmı da (adının gizli tutulmasını isteyerek) panik halinde “Bize de mi ceza gelecek?” diye soruyorlardı.

Olayı, siyasi ya da başka bir polemiğe girmeden, konunun uzmanı bir akademisyen olarak “maliye profesörü” kimliğimle, tartışmalardan uzak bir şekilde, 10 Eylül 2009 tarihli yazımda, teknik yönleriyle açıklamış “Paniğe kapılmaya gerek yok, bu tür olaylar yargıdan döner” demiştim. Nitekim öyle de oldu... Bu arada, merak eden herkesin de araştırıp kontrol edebilmesi için her açıklamamın dayanağını da özellikle belirtmiştim.



YASAYA GÖRE KDV YOKTU



Bir şirketin, bir başka şirkete ait hisse senedini elden çıkarması, KDV’den istisna. Daha açık bir anlatımla, bu olayda KDV yok. Nerede mi yazıyor? KDV Kanunu’nun 17/4-g maddesinde yazıyor. Dikkatle okuyoruz; “..elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, HİSSE SENEDİ, tahvil” teslimi KDV’den müstesna tutuluyor.



HİSSE SENEDİ VE İŞTİRAK HİSSESİ



Bu olayda bir de “iştirak hissesi” tartışması var. KDV Yasasını dikkatle incelediğimizde, Madde 17/4-g’de “hisse senedi” ile ilgili ÖZEL BİR HÜKMÜN yer aldığı, Madde 17/4-r’de ise “iştirak hisseleri” ile ilgili GENEL BİR HÜKMÜN bulunduğu fark ediliyor.

İştirak hisseleri, hisse senetlerini de kapsayan genel bir deyim. Ancak özel bir hükümle hisse senetlerinin KDV’den müstesna olduğu yasada belirtilmiş. Bu duruma göre, hisse senetleri dışındaki iştirak hisselerinin (örneğin; limited şirketlere ait ortaklık payı, eshamlı komandit şirketlerin komanditer ortaklarına ait ortaklık payları, iş ortaklıkları, adi ortaklıklara ait ortaklık payları, anonim şirketlerin hisse senedi ya da ilmühabere bağlanmamış ortaklık paylarının) 2 yıl içinde elden çıkartılması KDV’ye tabi olacak, hisse senetlerinin elden çıkartılması ise elde tutulma süresine bakılmaksızın, KDV’den müstesna tutulacak.



TİCARET KANUNU İLMÜHABERİ HİSSE SENEDİ YERİNİ TUTUYOR



Türk Ticaret Kanunu’na bakıyoruz: 411. maddesinde “ilmühaberler” başlıklı özel bir düzenleme var.

Dikkatle okuyoruz;

“Madde 411 Nama yazılı hisse senetleri yerini tutmak üzere çıkarılan ilmühaberlerin, nama yazılı olması lazımdır. Bunların devri nama yazılı hisse senetlerinin devrine ait hükümlere tabidir.”

Görüldüğü gibi, Türk Ticaret Kanunu’nda da ilmühaberlerin, hisse senedi yerini tuttuğu açık ve net olarak belirtiliyordu.

O halde ortada yasa hükmü varken, yorum yolu ile ilmühaberlerin hisse senedinin yerini tutmayacağını iddia etmek hukuken mümkün değildi.



PEKİ SORUN NEYDİ?



Şimdi diyeceksiniz ki “Buraya kadar olay anlaşıldı. Peki sorun neydi?”

Sorun şuydu; birkaç inceleme elemanı “Geçici ilmühaber, hisse senedi olarak kabul edilmez, bu nedenle teslimi yüzde 18 KDV’ye tabidir” diye iddia ediyor. Ardından da bu gerekçeyle düzenlenen rapora istinaden milyarlarca lira KDV ve vergi ziyaı cezası (gecikme faizi hariç) isteniyordu. “İlmühaber yerine hisse senedi bastırılmış olsa bu vergi ve cezalar istenmeyecekti” deniliyor. Yani biçimsel bir olayla ilgili, yorumun faturası bu!..



DOĞRUSU NEYDİ?



Bu olay üzerine paniğe kapılan yüzlerce iş adamı aramış ve “Hocam, sizin yazıları kesip saklıyoruz. Biri altı yıl diğeri de üç yıl önce, geçici ilmühaber hisse senedi yerine geçer, diye yazmıştınız. Şimdi kafamız karıştı doğrusu ne?” diye sormuştu.

Bize göre, olay çok açık ve netti.

Yasa ne diyorsa oydu... Birlikte bakalım:

1- Türk Ticaret Kanunu diye bir kanun var. Bu Kanun’un 411. maddesinde, “Geçici ilmühaber hisse senedinin yerini alır” diye net olarak yazıyor. Anlamak için okur-yazar olmak bile yeterli. Türkiye bir hukuk devleti, ortada açık ve net bir kanun hükmü varsa, yoruma itibar edilmez.

2- Maliye Bakanlığı’nın 232 No’lu Gelir Vergisi Genel tebliği var. Maliye Bakanlığı da bu tebliğinde, “İlmühaber, hisse senedi yerine geçer” diye açık ve net bir açıklama yapıyor.

3- Maliye Bakanlığı’nın “mukteza (özelge)” diye adlandırılan, yazılı açıklamaları var. Hem de bir sürü... Hepsinde de “Geçici ilmühaber, hisse senedi yerine geçer. Geçici ilmühaberin teslimi KDV’ye tabi olmayacaktır” deniliyor.

4- Yargıtay’ın Hukuk Genel Kurulu Kararı var. Yargıtay’da “İlmühaber, hisse senedinin yerine geçer” diyor (Örneğin; Yarg.HGKK. 4 Temmuz 2007 tarih ve E.2007/13-332, K.2007/446).

5- Danıştay da “İlmühaber, hisse senedi yerine geçer” diyor (Dn.7.D.14.12.1999 Tarih ve E.1999/70,K.1999/4120).

Yukarıda 5 madde halinde, “ilmühaberin hisse senedi yerine geçtiğini ve KDV’den müstesna olduğunu” hepsinin de dayanağını göstererek açıkladık.

Zaten, bu güne kadar bir tek yetkili ya da uzman ortaya çıkıp da “Efendim, bu konuda yasa maddesi, tebliğ ve kararların olduğu iddiası doğru değil. Geçici ilmühaber hisse senedi yerine geçmez” demedi daha doğrusu diyemedi.

Daha ötesi, Özelleştirme İdaresi de çok sayıda şirketi ilmühaberle devretti.

Görüldüğü gibi, olay çok açık ve netti.



İYİ Kİ YARGI VAR



Yukarıdaki açıklamaları ve dayanağı olan yasa maddelerini, yargı kararlarını, Maliye’nin tebliğlerini ve özelgelerini okuyunca;

“Gözlerime inanamıyorum. Bütün bunlara rağmen nasıl KDV alınır?” dediğinizi duyar gibiyim.

Haklısınız...

Ancak çok istisnai de olsa, bazen yasalar gözardı edilip yorum yolu ile vergi istenebiliyor.

Bu gibi durumlarda, Danıştay;

“Yasa ne diyorsa odur”

diye son noktayı koyuyor.

Her şeye rağmen, iyi ki bu ülkede yargı var...

Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/16409099.asp?yazarid=82&gid=61&hid=16409257



10 Soruda Limited ve Anonim Şirketlerde Sorumluluk

10 Soruda Limited ve Anonim Şirketlerde Sorumluluk


Limited şirket ortakları şirketin ödenmemiş amme borçlarından sorumlumudur?

Limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.

Limited şirket ortakları hisse devri yaptığında amme alacağından kim sorumludur?

Ortağın şirketteki sermaye hissesini devretmesi halinde, hisseyi devreden ve devralan şahıslar, devir öncesine ait ve vadesi devir tarihi itibarıyla geçmiş olan amme alacaklarının ödenmesinden, müteselsilen sorumlu tutulur.

Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden, müteselsilen sorumlu tutulur.

Limited şirket ortaklarının hisselerini devrettiği nasıl belgelendirilir?

Limited şirket ortaklarının hisselerinin devri için bu işlemin ticaret sicilinde tescil ve ilanı esas olmakla birlikte, tescil ve ilanın yapılmaması halinde, hisse devrine ilişkin noter devir sözleşmesinin ve bu hisse devrinin ortaklar kurulu kararıyla uygun bulunduğunun pay defterine kaydedilmiş olması halinde de hisse devredilebilmektedir. Hisse devirleri, ya ticaret sicili gazetesi ile ya da noter satış sözleşmesi ve ortaklar kurulu kararının ibrazı ile belgelendirilir.

Limited şirketlerde kanuni temsilci kimdir ve şirketin ödenmemiş borçlarından sorumluluğu nedir?

Limited şirketlerde aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile yetkili ve mecburdurlar. Böyle bir durumda ortakların hepsi kanuni temsilci sıfatına haiz olacaklarından, amme alacağının tamamından müşterek ve müteselsil olarak sorumlu tutulurlar. Ancak şirket işlerini idare ve şirketi temsile yetki verilmiş bir kişi (ortak) bulunması halinde, kanuni temsilci olan bu ortak amme alacağının tamamından sorumlu olacaktır.

Anonim şirketlerde kanuni temsilciler kimlerdir?

Anonim şirketin kanuni temsilcisi idare meclisi, diğer bir ifade ile yönetim kuruludur. Yönetim kuruluna ait olan şirketi temsil ve idare yetkisi, esas sözleşme ile yönetim kurulu üyelerinden en az biri veya birden fazlasına veya esas sözleşmede genel kurula veya yönetim kuruluna verilecek yetki ile yönetim kurulu üyesi olmaları şartıyla murahhas üyelere veya şirkette pay sahibi olmasalar bile sorumlu müdürlere devredilebilir.

Anonim şirketlerin kanuni temsilcileri için ticaret sicilinde tescil gerekli mi?

İdare meclisinin şirketi temsile yetkili kimseleri tescil edilmek üzere ticaret siciline bildirmesi, temsil yetkisine ilişkin kararın noterlikçe tasdik edilmiş suretinin de sicil memuruna verilmesi şarttır.

Buna göre;

• Temsil yetkisine ilişkin noter tasdikli yetkili organ (yönetim kurulu veya genel kurul) kararı,

• Şirketi temsil yetkisi verilen kişilerin kimler olduğu,

hususlarının ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmiş olması gerekmektedir. Bu tescil, ilan tarihinden itibaren hüküm ifade eder.

Anonim şirketlerde kanuni temsilcilerin yetkileri sınırlandırılabilir mi?

Şirketi temsile yetkili olanların şirketin maksat ve mevzuuna dahil olan tüm işleri ve tüm hukuki işlemleri şirket adına yapmaları gerekir. Bu yetki kapsam olarak sınırlandırılamaz.

Anonim şirketlerin ödenmemiş amme borcundan kim sorumludur?

Amme alacağının tüzel kişiliğin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde; kanuni temsilciler şirketin ödenmemiş borçlarından müştereken ve müteselsilen sorumludur.

Şirketi temsil yetkisi murahhas üye veya üyeler ile şirkette pay sahibi olmayan sorumlu müdürlere bırakılmış ise, amme alacağının bunlardan takip ve tahsiline gidilir.

Temsil yetkisi murahhas üyelere veya pay sahibi olmayan müdürlere bırakılmamış ise, yönetim kurulu üyeleri kanuni temsilci sıfatını taşımaktadırlar ve amme alacağının ödenmesinden yönetim kurulu üyeleri şahsi mal varlıklarıyla sorumludurlar.

Anonim şirketlerin ortakları şirketin amme borçlarından sorumlumudur?

Anonim şirketlerin ortaklarının, anonim şirketlerin ödenmemiş amme borçlarından sorumlu tutulacağına ilişkin herhangi bir kanuni düzenleme bulunmadığından, bu ortakların şirketlerin ödenmemiş amme borçlarından sorumluluğu bulunmamaktadır.

Hangi hallerde, limited şirketlerin ortakları ve kanuni temsilcileri ile anonim şirketlerin kanuni temsilcilerinden şirkete ait amme alacakları takip edilir?

• Şirketin haczedilen mal varlığının 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan değerlemesi sonucu, tespit edilen değerlerinin amme alacağını karşılamaması veya bu malların satışının yapılmasına rağmen amme alacağının tamamen tahsil edilememiş olması,

• Şirketin haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması,

• Şirketin iflasının istenmiş veya iflasının açılmış olması hallerinde amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması,

• Borçlu şirketin yapılan araştırmalara rağmen bulunamaması,

hallerinde amme alacağının limited şirket ortakları ve kanuni temsilcileri ile anonim şirketlerin kanuni temsilcilerinin şahsi mal varlığından takip ve tahsiline gidilir.

ANONİM VE LİMİTED ŞİRKETLERİN SERMAYELERİNİ YENİ ASGARİ TUTARLARA YÜKSELTMELERİNE VE KURULUŞU VE ESAS SÖZLEŞME DEĞİŞİKLİĞİ İZNE TABİ ANONİM ŞİRKETLERİN BELİRLENMESİNE İLİŞKİN TEBLİĞ

Gümrük ve Ticaret Bakanlığından:


Resmi Gazete Tarih ve No: 15 Kasım 2012 – 28468

ANONİM VE LİMİTED ŞİRKETLERİN SERMAYELERİNİ YENİ ASGARİ TUTARLARA YÜKSELTMELERİNE VE KURULUŞU VE ESAS SÖZLEŞME DEĞİŞİKLİĞİ İZNE TABİ ANONİM ŞİRKETLERİN BELİRLENMESİNE İLİŞKİN TEBLİĞ

Amaç

MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı;

a) Kuruluşu ve esas sözleşme değişikliği işlemleri Gümrük ve Ticaret Bakanlığının iznine tabi olan anonim şirketleri belirlemek ve bu şirketlerde izin alınmasına,

b) Anonim ve limited şirketlerin sermayelerinin yeni asgari tutarlara yükseltilmesine,

ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Kapsam

MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, kuruluşu ve esas sözleşme değişikliği işlemleri Bakanlık iznine tabi olan anonim şirketler ile sermayeleri ellibin liranın altında olan anonim şirketleri ve sermayeleri onbin liranın altında olan limitedşirketleri kapsar.

Dayanak

MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ, 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 210 uncu, 333 ve 453 üncü maddeleri ile 14/1/2011 tarihli ve 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 20 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 4 – (1) Bu Tebliğde geçen:

a) Bakanlık: Gümrük ve Ticaret Bakanlığını,

b) Genel Müdürlük: İç Ticaret Genel Müdürlüğünü,

c) Şirket: Bakanlık iznine tabi anonim şirketleri,

ifade eder.

Kuruluşu ve esas sözleşme değişikliği işlemleri Bakanlık iznine tabi olan şirketler

MADDE 5 – (1) Bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri, tüketici finansmanı ve kart hizmetleri şirketleri, varlık yönetim şirketleri, sigorta şirketleri, anonim şirket şeklinde kurulan holdingler, döviz büfesi işleten şirketler, umumi mağazacılıkla uğraşan şirketler, tarım ürünleri lisanslı depoculuk şirketleri, ürün ihtisas borsası şirketleri, bağımsız denetim şirketleri, gözetim şirketleri, teknoloji geliştirme bölgesi yönetici şirketleri, 28/7/1981 tarihli ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa tabi şirketler ile serbest bölge kurucusu ve işleticisi şirketlerin kuruluşları ve esas sözleşme değişiklikleri Bakanlığın iznine tabidir. Ancak, kayıtlı sermaye sistemine kabul edilen Sermaye Piyasası Kanununa tabi halka açık anonim şirketlerin kayıtlı sermaye tavanı içinde yapacakları sermaye artışlarında Bakanlık izni aranmaz.

Bakanlık izni alınması

MADDE 6 – (1) 5 inci maddenin birinci fıkrasında sayılan şirketlerin kurulabilmesi için aşağıda belirtilen belgelerle başvurularak Genel Müdürlükten izin alınması zorunludur:

a) Kurucuların imzaları noter tarafından onaylanmış esas sözleşme,

b) Kuruluşu, diğer resmi kurumların uygun görüşünü veya iznini gerektiren şirketler için uygun görüş veya izin yazısı.

(2) 5 inci maddenin birinci fıkrasında sayılan şirketlerin, esas sözleşme değişikliklerinin genel kurulda görüşülebilmesi için aşağıda belirtilen belgelerle başvurularak Genel Müdürlükten izin alınması zorunludur:

a) Esas sözleşme değişikliğine ilişkin yönetim kurulu kararının noter onaylı örneği,

b) Esas sözleşmenin değişen maddesinin/maddelerinin yeni metni,

c) Esas sözleşme değişikliği diğer resmi kurumların uygun görüşünü veya iznini gerektiren şirketler için uygun görüş veya izin yazısı,

ç) Sermaye artırımına ilişkin esas sözleşme değişikliğinde;

1) Sermayenin tamamının ödendiğine, karşılıksız kalıp kalmadığına ve şirket özvarlığının tespitine ilişkin yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu,

2) Sermaye artırımının iç kaynaklardan yapılması halinde, iç kaynaklardan karşılanan tutarın şirket bünyesinde gerçekten var olduğuna ilişkin yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu, denetime tabi şirketlerde ise denetçinin bu tespitlere ilişkin raporu,

3) Konulan ayni sermaye ile sermaye artırımı sırasında devralınacak işletmeler ve ayınların değerinin tespitine ilişkin mahkemece atanan bilirkişi tarafından hazırlanmış değerleme raporları,

4) Konulan ayni sermaye üzerinde herhangi bir sınırlamanın olmadığına dair ilgili sicilden alınacak yazı,

5) Ayni sermaye olarak konulan taşınmazın, fikri mülkiyet haklarının ve diğer değerlerin kayıtlı bulundukları sicillere şerh verildiğini gösteren belge.

d) Sermayenin azaltılmasına ilişkin esas sözleşme değişikliğinde; sermayenin azaltılmasına rağmen şirket alacaklılarının haklarını tamamen karşılayacak miktarda aktifin şirkette mevcut olduğunun belirlenmesine ilişkin yeminli mali müşavir raporu, denetime tabi şirketlerde ise denetçinin bu tespitlere ilişkin raporu.

(3) Bakanlık izninin, şirketin kuruluşunda ticaret sicili müdürlüğüne tescil başvurusundan önce, esas sözleşme değişikliklerinde ise genel kurul tarihinden önce alınması gerekir. Bakanlık izni alınmadan kuruluş ve esas sözleşme değişikliği işlemleri ticaret sicili müdürlüğüne tescil edilemez.

Sermayenin asgari tutarlara yükseltilmesi

MADDE 7 – (1) Sermayeleri ellibin Türk Lirasının altında olan anonim şirketler ile onbin Türk Lirasından az olan limited şirketlerin sermayelerini, 14/2/2014 tarihine kadar bu miktarlara yükseltmeleri gerekmektedir.

(2) Sermayelerini, 1/7/2012 tarihine kadar, mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 272 ve 507 nci maddeleri uyarınca Bakanlar Kurulunun 2001/3500 sayılı Kararı ile anonim ve limited şirketler için öngörülen asgari sermaye tutarına yükseltmeyen anonim ve limited şirketlerin de, birinci fıkra hükmü çerçevesinde sermayelerini yükseltmeleri gerekmektedir.

(3) Birinci ve ikinci fıkra kapsamında olan ve belirlenen süre içerisinde sermayelerini öngörülen tutarlara yükseltmeyen şirketler, bu sürenin sonunda infisah etmiş sayılırlar.

Yürürlükten kaldırılan hükümler

MADDE 8 – (1) 25/7/2003 tarihli ve 25179 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anonim ve Limited Şirketlerin Kuruluş ve Ana Sözleşme Değişikliği İşlemlerine İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (Tebliğ No: İç Ticaret 2003/3) yürürlükten kaldırılmıştır.

(2) 24/8/2002 tarihli ve 24856 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Miktarlara Yükseltme Sürelerinin Uzatılmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: İç Ticaret 2002/4) yürürlükten kaldırılmıştır.

Yürürlük

MADDE 9 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 10 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı yürütür.